Kadir Cangızbay: Hümanist ve Samimi

Kadir Cangızbay: Hümanist ve Samimi


Türk sosyoloji tarihinde Kadir Cangızbay’ın bir akademisyen olarak yeri vardır. Hacettepe Üniversitesi Sosyoloji Bölümünde hazırladığı Köy Enstitülü yazarlar üzerinden Cumhuriyet modernleşmesini ve köy gerçekliğini değerlendirdiği edebiyat sosyolojisi çalışması gibi araştırma odaklı çalışmalara yönelmemesi, üzerinde durulması gereken bir konudur.

Mahmut Hakkı Akın

22 Temmuz 2023 tarihinde vefat eden Kadir Cangızbay, Türk sosyolojisinde ismi olan birisiydi. Hacettepe Üniversitesinde sosyoloji okuyan ilk öğrenciler arasındaydı. Lisans öğrenciliği yıllarında aynı sınıfı paylaştığı isimler, 1980’li ve 1990’lı yıllarda Türkiye’de sosyoloji alanında öne çıkan çalışmalar yapan, pek çok sosyoloğun yetişmesine katkıda bulunan sosyoloji hocaları olmuşlardı. Doğan Ergun, Ahmet Taner Kışlalı, Birsen Gökçe, Oya Baydar, Nihat Nirun, Necati Öner gibi isimlerden dersler almıştı. Sosyolojiler Değil Sosyoloji kitabını Doğan Ergun’a, birer makalesini de Necati Öner’e ve üniversiteden arkadaşı ve daha sonra meslektaşı Nilgün Çelebi’ye ithaf etmişti.

Kadir Cangızbay, denilince genelde akla Georges Gurvitch hakkındaki çalışmaları gelir. 1985 yılında Gurvitch Sosyolojisi: Özgürlüğün Bilimi başlıklı kitabı, Gurvitch’ten tercüme ettiği Sosyoloji ve Felsefe kitabıyla 1999 yılında birleştirilerek Gurvitch: Sosyoloji ve Felsefe başlığıyla yayınlanmıştır. Gurvitch, Türkiye’de Kadir Hoca’nın çalışmalarından çok önce de bilinen bir sosyologdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümünde Hilmi Ziya Ülken ve Nurettin Şazi Kösemihal’in yanı sıra Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinde hukuk sosyolojisi alanındaki çalışmalarıyla bilinen Hamide Topçuoğlu’nun Gurvitch ile ilgili çok sayıda telif ve tercüme çalışmaları, ciddi bir sayıya ulaşmıştı. Aslında çok dikkat çekmese de Kadir Cangızbay’ın lisans bitirme tezi, “Köye Giden Cumhuriyet” ve “Köy Enstitüsü Çıkışlı İki Yazar Üzerine Bir İnceleme” başlıklı iki makale halinde 1973’ün aralık ayında ve 1974’ün şubat ayında Hareket dergisinde yayınlanmıştır. Bu tez hem edebiyat sosyolojisi alanına bir katkı hem de sığ siyasi tartışmaların ötesinde Köy Enstitüsü meselesini eleştirel bir şekilde değerlendiren bir çalışmadır. Tez, akıl yürütme ve meseleleri sistematik bir şekilde ele alma açısından daha sonraki yazılarına benzemekle birlikte farklı bir Kadir Cangızbay çalışmasıdır.

“Siyaset Ötesi Toplum”, “Hiçkimsenin Cumhuriyeti”, “Çok Hukukluluk, Laiklik ve Laikrasi”, “Anarşizm, Sosyalizm, Bilim ve Türkiye”, Sosyalizm ve Özyönetim: Reel Sosyalizmden Sosyalist Realiteye”, “Post-modern Pre-moderni Öpüyor: Siyasal İslam” başlıklı kitapları dergilerde ve gazetelerde yazdığı yazılarının derlenmesiyle oluşan kitaplarıdır. Son yazdığı kitaplardan biri de hatıralarından oluşan Kadıköy’den Emek-Bahçeli’ye, Aznavour’dan Cemil Meriç’e: Anılar ve Portreler başlıklı kitaptır. Kadir Cangızbay’ın yazıları okuyucuları tarafından ayırt edilebilir. Uzun cümleler ve neredeyse bir sayfanın yarısını oluşturan bir paragrafın tamamının tek bir cümleden oluşması, kendine has ironik bir üslup ve metnin kendi içinde güçlü bir mantığa sahip olması ayırt edici özellikleri olarak dikkat çeker.

Sosyoloji bölümü mezunu olmasına rağmen Kadir Cangızbay hiçbir zaman bir sosyoloji bölümünde kadrolu hoca olmamıştır. 1974 yılında asistanlık sınavını kazanarak akademisyenliğe başladığı Ankara İktisadi Ticari İlimler Akademisinden 40 yıl sonra 2014 yılında Gazi Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi Kamu Yönetimi bölümünden profesör ünvanıyla emekliye ayrılmıştır. Başından itibaren ya da ilerleyen zamanlarda bir sosyoloji bölümünde öğretim üyesi olsaydı nasıl eserler verirdi, nasıl tezler yönetirdi bilinemez. Ancak yazılarında Türkiye’de üniversite konusunu bir sistem meselesi olarak gördüğü dikkate alındığında sosyoloji bölümünde hoca olmasının pek çok şeyi değiştirmeyeceği de öngörülebilir.

Kadir Cangızbay, kendisini sosyalist olarak tanımlayan birisiydi. Üniversite yıllarından itibaren sol dünya görüşünü benimsemişti. Solcu gazetelerde ve dergilerde yazıları yayınlandığı gibi milliyetçi ve muhafazakar eğilimleri olan gazetelerde ve dergilerde de yazıları yayınlanmıştır. Solcuların başlattığı imza kampanyalarına katıldığı gibi başörtüsüne özgürlük talep eden imza kampanyalarına da katılmıştır. Hatta 1988 yılında başörtüsüne özgürlük talep eden bir kampanyayı başlatan birkaç akademisyenden biridir. Hiçbir zaman muhafazakarlara yakın bir hayat tarzına da sahip olmamıştır. Anavatan Partisi ve Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarlarına tamamen karşı durmuştur. Bu nedenle onu anlamak için kalıp yargıların ötesinde gerçekten ne dediğine ya da yazdığına odaklanmak gerekmiştir.    

Saint-Joseph Lisesi mezunu olması dolayısıyla lise yıllarından itibaren Fransız Aydınlanma düşüncesinin hümanist ve eşitlikçi vurgularından ve özellikle de Diderot’nun düşüncelerinden etkilenmiştir. Sosyalist dünya görüşünden hiçbir zaman ayrılmamıştır. Karşı çıktıklarına bazen ironik bir üslup kullansa da bazen çok sert, kırıcı ve kavgacı bir üslup kullanmaktan çekinmemiştir. Her şeye rağmen insanı sevdiği ve samimi birisi olduğu göz önünde bulundurulmuştur. Kendisiyle ilgili genel bir hüsnü kabulün pek çok insanda karşılığı olduğu söylenebilir.

Okuyanlar ve dersini alanlar Kadir Cangızbay’ın çok zeki bir insan olduğu konusunda hemfikirdirler. Kitaplarını derlediği yazılarında düşüncelerini üzerine inşa ettiği bir fikrî temel söz konusudur. Bu temel, sorgulamadan kabul ettiği ve hatta inanç ve metafizikle ilgili eleştirdiği kabullere çok benzeyen bazı sabit fikirlerden oluşur. Pek çok yazısında atıfta bulunduğu isimler de pek değişmemiştir. Diderot, Saint-Simon, Georges Gurvitch, Wright Mills, Cemil Meriç, Necati Öner, eserleri ve fikirleriyle yazılarında başvurduğu isimlerdir. Said Halim Paşa’nın milletlerin kendilerine göre duyguları ve fikirleri olması dolayısıyla insanların hayvanlardan farklı bir varlık kategorisinde değerlendirileceğini ve bu durumun sosyolojiye kaynaklık ettiğini iddia eden düşüncesine de sıkça atıfta bulunmuştur. Güncel kültürel ya da siyasi pek çok meseleyi de bu görüşlerine bağlı olarak ustaca ele almış ve değerlendirmiştir. Ancak bütün bunlar ciddi bir karşılık bulmuş mudur? Bu konuda bir kısım insan, Kadir Cangızbay’ın şahsı ile söyledikleri ve yazdıkları arasında bir ayrım yapmayı uygun bulmuştur.

Türk sosyoloji tarihinde Kadir Cangızbay’ın bir akademisyen olarak yeri vardır. Hacettepe Üniversitesi Sosyoloji Bölümünde hazırladığı Köy Enstitülü yazarlar üzerinden Cumhuriyet modernleşmesini ve köy gerçekliğini değerlendirdiği edebiyat sosyolojisi çalışması gibi araştırma odaklı çalışmalara yönelmemesi, üzerinde durulması gereken bir konudur. Coşkun San’ın danışmanlığında hazırladığı doktora tezinin başlığı “Kavramsal Bir Yapı Olarak Özyönetim”dir. Siyaset ve hukuk odaklı meseleleri felsefi bağlamda ve yukarıda değinilen paradigmatik sınırlarda değerlendirmiştir. Kadir Hoca’nın yazılarında sosyoloji, felsefeyle iç içe geçmiş bir haldedir. Şayet kendi toplumsal gerçekliğine yönelen ve araştırmalara dayanan eserler üretme imkanı olsaydı Türk sosyolojisindeki konumu akademisyenliğine bağlı mevcut konumunun ötesine geçebilirdi. Pek çok öğrencisi ve meslektaşı ondan daha fazla eser üretmesini beklemiştir.

Kendi şahitliğimden de bahsedebilirim. Kadir Cangızbay’ın doğrudan öğrencisi olmadım. 2003 yılında Uludağ Üniversitesi Sosyoloji Bölümünden mezun olduktan sonra kazandığım yüksek lisans programlarından biri Gazi Üniversitesinin Kamu Yönetimi Ana Bilim Dalına bağlı Sosyoloji Bilim Dalı programıydı. Kendisini ilk defa orada gördüm. Güzel bir sınav olmuştu. Selçuk Üniversitesini de kazanmıştım ve oraya kayıt yaptırdım. Akademisyenliğim boyunca Kadir Hoca ne yazdıysa okudum. Gerçekten ufuk açıcı, insanı düşündüren ve etkileyen bir üsluba sahipti. Hatta bir yazımı okuyan birisi, “üslubunuzdan Kadir Cangızbay’ı iyi okuduğunuzu anlıyorum” demişti. Dünya görüşlerimiz ayrıydı. Sosyalist olmadığım gibi özellikle din ve inanç konusundaki katı Aydınlanmacı fikirlerine katılmam mümkün değildi. 2019 yılında bir dostum, hocanın hasta olduğunu söyledi ve telefon numarasını verdi. Aradım. Eserlerini okuduğumu, kendisinden pek çok şey öğrendiğimi, hatta öğrencisi olduğum ya da birlikte çalıştığım pek çok akademisyenden daha fazla üzerimde hakkı olduğunu söyledim. Çok mutlu oldu. Ara ara telefonla görüştük. Geçen sene İstanbul Medeniyet Üniversitesi Sosyoloji Bölümünden arkadaşlarla hem evinde ziyaret ettik hem de sözlü tarih görüşmesi yaptık. Ankara’da ayrıca ziyaret etmek istedim ancak fırsat bulamadım. Hakikaten samimi ve insan sever birisiydi. Kendisi gibi olmayan insanların saygısını kazanmıştı ve bu kazançta kimsenin hiçbir dünyevi faydası yoktu. Kadir Hoca insan olarak yaşadı, insan olarak vefat etti. Bunu başarmak kolay değil. Kendisine Allah’tan rahmet diliyorum.

İlişkili İçerikler